Merhaba Macar toprağı,
sen bu yaz vakitleri
fırından yeni çıkmış ekmek gibisin
kabarık,
yaldızlı, esmer
ve ekmek gibi sırlarınla dolu
ekmek gibi mübareksin.
Merhaba Macar toprağı,
altındaki tohumlara
köklere, temellere, madenlere,
altındaki kemiklere merhaba.
Merhaba Macar toprağı,
üstündeki gündüzlere, gecelere,
üstündeki yapraklara
sevdalara, türkülere,
pencerelere
kanatlara, ellere, ayaklara merhaba.
Merhaba Macar toprağı,
esir toprağımdan selam getirdim sana.
Senin de geçmiş başından,
bilirsin
esirliğin ne demek olduğunu.
İnsanın toprağına nasıl çirkin görünüp
insana toprağın nasıl dar geldiğini.
Sözün ağızda,
bakışın gözde donup kaldığını.
Ve emeğimizin
çürük bir yemiş gibi acı olduğunu avucumuzda.
Toprak da insan gibi,
türküler gibi tıpkı,
hürriyette bir kat daha güzelleşiyor.
Güzelleşmişsin bir kat daha Macar toprağı.
İnsanına, nimetine,
hayaline, hürriyetine,
şairine, şarabına doyum olmuyor.
Hoşça kal
layık olmadığım kadar ağırladın beni.
Hoşça kal,
götürüp koydum Gelert Tepesi'ne
senin kır çiçeklerini Macar toprağı
kendi halkım adına.
Hoşça kal,
başaklarına tane,
hayvanlarına besi,
çeliğine kuvvet,
insanlarına bahtiyarlık dilerim.
Hoşça kal.
Belki yine gelirim.
Belki ömür vefa etmez.
Ama bilirim, gün olacak, bilirim,
senden bize, bizden sana misafir gidilip gelinecek,
bir bahçeden bir bahçeye geçer gibi.
1954