Biz ki İstanbul şehriyiz,
Fransız, İngiliz, İtalyan, Amerikan
bir de Yunan,
bir de zavallı Afrika zencileri
yer bitirir bizi bir yandan,
bir yandan da kendi köpek döllerimiz:
Vahdettin Sultan,
ve Damat Ferit
ve İngiliz muhipleri
ve Mandacılar,
Biz ki İstanbul şehriyiz,
yüce Türk Halkı,
malumun olsun çektiğimiz acılar...
...
...
Erzurum'da on dört gün sürdü Kongre:
orda, mazlum milletlerden bahsedildi
bütün mazlum milletlerden
ve emperyalizme karsı dövüşenlerinden onların.
Orda, bir Surayi Milli'den bahsedildi,
İradei Milliyeye müstenit bir Surayi Milli'den.
Buna rağmen
<<Asi gelmeyelim>> diyenler vardı,
<<makami hilafet ve saltanata.>>
Hatta casuslar vardı içerde.
Buna rağmen
<<Bütün akşamı vatan bir kuldur>> denildi.
<<Kabul olunmaz,>> denildi,
<<Manda ve Himaye...>>
Buna rağmen
İstanbul'da birçok hanımlar, beyler, paşalar,
Türk halkından kesmişlerdi umudu.
Yağdirildi telgraflar Erzurum'a:
<<Amerikan mandasi altına girelim,>> diye.
<<İstiklal, diyorlardı, sayani arzu ve tercihtir, amma
bugün bu, diyorlardı, mümkün değil,
birkaç vilayet, diyorlardı, kalacak elde,
şu halde, diyorlardı, şu halde,
Memaliki Osmaniye'nin cümlesine samil
Amerikan mandaterliğini talep etmeği
memleketimiz için en nafi
bir çekli hal kabul ediyoruz.>>
FAKAT BU ŞEKLİ HALLI KABUL ETMEDİ ERZURUMLU.
ERZURUM'UN KIŞI ZORLUDUR, BALAM,
BUZ TUTAR YİĞITLERİN BIYIĞI.
ERZURUM'DA KASKATI, DİMDİK OLUR ADAM,
KABULLENMEZ YILGINLIĞI...
İstanbul'da hanımlar, beyler, paşalar,
tul perdeler, kravatlar, apoletler, şişeler,
citi piti dilleri ve pamuk gibi elleri
ve biçare telgraf telleri
devretmek icin Amerika'ya Anadolu'yu
şöyle diyorlardı Erzurum'dakilere:
<<Bizi bir başımıza bıraksalar,
tarafgirlik, cehalet
ve çok konuşmaktan baska müspet
bir hayat kuramayız.
İşte bu yüzden Amerika çok işimize geliyor.
Filipin gibi vahşi bir memleketi adam etti Amerika.
Ne olacak,
Biz de on beş, yirmi sene zahmet çekeriz,
sonra Yeni Dünya'nin sayesinde
İstiklali kafasında ve cebinde taşıyan
bir Türkiye vücuda geliverir.
Amerika, içine girdiği memleket ve millet hayrına
nasıl bir idare kurduğunu
Avrupa'ya göstermek ister.
Hem artik işi uzatmağa gelmez.
Çok tehlikeli anlar yasıyoruz.
Sergüzest ve cidal devri geçmiştir:
Turkiye'yi genis kafali birkac kisi belki kurtarabilir.>>
...
...
...
Ve boylece, bin dereden su getirdi Istanbul'dan gelen zevat.
Sivas, mandayi kabul etmedi fakat,
<<Hey gidi deli gonlum,>>
dedi,
<<Akilli, umutlu, sabirli deli gonlum,
ya ISTIKLAL, ya olum!>>
dedi.
Nazim Hikmet