BİR PROVOKATÖR ÜSTÜNDE
HİCİV DENEMELERİ
"Sen ölmedin, seni öldürdüler zavallı kadın."
T.F.
Sen çıkmadın
çıkardılar karşıma seni!
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
gövdeni yerden bir karış kaldırdılar,
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa
bir düşün ki, son defa
anlıyabilesin :
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük, eğri virgül,
bir zavallı vesilesin!..
Ben, kızabilir miyim sana?
Sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek!.
Sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler
tutulup kulaklarından birer birer
teşhir edilirler..
Ben, sadece söküp
bir fitnenin otuz iki dişini,
ve Babıâli kaldırımlarına döküp
geleceğini, geçmişini
aldım omuzuma işte bu teşhir işini....
Bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkâr etme ki;
Keteon matbaasında ut çalıp
ayak şarkıcılarına beste talim eylemek,
ve o biçare Larus'un ırzına geçip
zatını âlim eylemek,
sana pek
zor geldi ki, demek;
aranızda dolaşır görünce
benim "Orhan Selim" adlı dilsiz
ve kolu bağlı gölgemi,
hemen azıya alıp gemi
Faşisto-demokrato-liberal
bir jurnal
yazıp
delikanlıyı yere çalmak
ve bir miktarı minasip elden almak
istedin!..
Elden alıp almamana
karışmam ama,
biz,
gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama!
Bir düşün oğlum,
bir düşün, ey, göbekli patron veletlerinin
"Doğru yol" göstericisi,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve hatırla ki, son defa :
O, takma aslan yeleli Namık Kemal üstadın senin;
abanoz ellerinden
zenci kölesinin
som altın taslarla şarap içerek
ve "didarı hürriyet"in dizinde
kendi kendinden geçerek :
"Yüksel ki yerin
bu yer değildir,
Dünyaya geliş
hüner değildir!" demiş...
Sen de yükseldin uyup
onun sesine
"La dam o kamelya"nın fesli figüranlığından
Ahmet Haşimin "Degüstasyon"daki iskemlesine..
Bir düşün oğlum!
Bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
Kendine güven üstat
babana değil,
bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
Öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin!
Rahat bırak oğlum
rahat bırak uyusun
O muhterem "şehidi hürriyet" bey pederin!
Hem böyle daha iyi.
Çünkü bak ortada
ne yeni bir İngiliz-Boer
harbi var,
ne de tebrik isteyen bir İngiliz elçiliği...
Ölüleri rahat bırak oğlum.
Rahat bırak uyusun benim de gidenlerim!
Sen de bilirsin ki ben
ne dedemden
miras bekledim,
ne babamdan şeref, şan!
Hasep, nesep, kan, soy sop işinde yoğum.
Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum
ne de tecrübelik bir tavşan.
Ben sadece ölen babamdan ileri,
doğacak çocuğumdan geriyim,
ve bir kavganın adsız neferiyim..
Ey ihtisas mahkemeleri kaçağı
ve Despinis Kokonun aftosu,
ey marka malı kör
provokatör,
ve ey zavallı yetim...
Yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim...
Kokla, çek ve iç,
üzülme hiç...
Billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
Kokla, çek ve iç
üzülme hiç.
Yalnız, ara sıra
bakıp aynalara
bir deve derisinden beli değnekli Hacivat düşün.
Bir düşün oğlum :
müdahin, çelebi hazreti Hacivatın
giyerek harp ilahı göbekli Marsın üniformasını
kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey sayın provokatör...
Her dövüşen sersemdir senin için
her anlayıp inanan kör.
Ve sen ki, bir fikre bağlanışın
azılı düşmanısın;
anlat bana nasıl oldu da şu,
anlat bana nasıl oldu da sen,
yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla
boyamak istedin Süleymanın çift sütununu
o biçare "hürriyeti efkâr"ın kanıyla?
Hem ne derin bir inanışmış ki, bu,
ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu,
göze aldırmış sana
fenafil-maşrıkı âzam olmayı,
mason localarına üç defa bavurup
mason localarından üç defa kovulmayı.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkâr etme ki;
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
Sen her gece
el ayak çekilince
"Nuvel Literer"in
bir arşınlık duvarından aşarak
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
yapraklarında onun,
apartırsın satırlarını birer birer
Cingözle beraber.
Fakat her duvar
bir karış değildir.
Her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
ve her fikrin açılmaz kapıları
maymuncuğuyla Cingözün..
Okuman lazım evlat.
Evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
bırakıp
okuman....
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve benden öğren ki son defa :
FİKİR dediğin
şeyin
Karabet ustanın uduna benzemez suratı.
O, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız,
ne "Vatan-Silistre"de Abdullah çavuşun tiradı,
ne de "Bir Akşamdı"da müteverrim bir bayan ilacıdır.
O, şahlanmış bir savaş kılıcıdır.
Bu ata atlıyacak yürek
ve bu kabzaya bilek
gerek....
Peyami Safa 9 Eylül 1935 tarihli "Hafta"daki yazısının altına eklediği
notta bu şiirde yergi konusu yapılan yönleriyle övündüğünü belirtti :
"Nâzım Hikmet'in fikir taraflarında apışınca söyleyecek bir şey bulamayarak
işi destan yazmaya döktüğünü ve hakkımda bir manzume çırpıştırarak dükkân dükkân
dolaşıp okuduğunu evvelce bildirmiştim. Bu manzumesini bir mecmuada gördüm. Alık
oğlan, benim sayısız kusurlarım dururken iftihar ettiğim tek tük birkaç faziletimi
hicvetmeye yeltenmiş. (...)
"Sözü Cingöz Recai'ye bırakacağım. Gelecek sayılarımızın birinde onun bu
Nâzım Hikmet denilen meslektaşına cevabını okuyacaksınız. İşi fikir ve ideoloji
tarafından kaçırıp, vesikasız imalarla dolu adi bir soytarılığa götüren bu zıpıra
artık Server Bedi'nin kahramanı şak şak vuracaktır."
Peyami Safa'nın "Cingöz Recai müstensihi [kopyalayanı] Server Bedi"
diye imzaladığı karşı yergi, "Cingöz Recai'den Nâzım Hikmet'e" başlığıyla,
"Hafta"nın 23 Eylül 1935 tarihli sayısında yayımlandı. Sunu yazısının
sonunda şöyle deniyordu :
"Münakaşayı (...) çirkin bir alay zeminine döken Nâzım Hikmet, artık ciddi
bir muhatap olmaktan böylece istifa edince, Peyami Safa ona kendi tarzında manzum
konuşmanın ne basit bir yazı oyunu olduğunu ispat için karaladığı şu cevabı,
Server Bedi'nin meşhur kahramanı Cingöz Recai imzasiyle bugün 5. sayfamızda
neşrediyoruz."
Nâzım Hikmet'in tarzını "basit bir yazı oyunu" sanıp ona bu yolla
seslenmek isteyen herkes gibi, Peyami Safa'nın da tam bir başarısızlığa uğradığı
görüldü. Başka anlayışlarda kendilerini kabul ettirmiş şairlerin bile, denediklerinde
tatsız taklitler durumuna düştükleri, gizine varılması hiç de ilk bakışta sanıldığı
kadar kolay olmayan bir tarz söz konusuydu.
"Cingöz Recai'den Nâzım Hikmet'e" başlıklı oldukça uzun yerginin ilk
satırlarıyla son satırlarını okuyalım :
Gel bakayım,
lüle lüle, kıvrım kıvrım, samur saçlı,
pamuk tenli, al yanaklı sarı papam,
gel bakayım anam babam,
gel bakayım yetimlikle maytap eden paşa zadem,
güzel âdem!
***
Bre toprak altında yatan
büyük Türk ölülerine çatan
bre tümen tümen kıtır bom
bre tümen tümen palavra
bre işçiye yalan
ölüye iftira atan
sağı sola katan
bre kaltaban
bre Türk düşmanı, bre vatan
haini şarlatan!
Sen artık buralarda
kolay dikiş tutturamazsın
sahte komintern taktikalı
dolmalarını yutturamazsın.
Çekil!
Bugün yaptığın gibi
Metr-Goldvin-Mayer şirketinin
İstanbul kolunun başına dikil.
Yüzünden maskeni, başından kasketi at
sermayenin altına yat!
Yerini şimdi buldun işte :
Hak berekât versin, asilzadem,